1 Mayıs 2023 Pazartesi


 2 Mayıs 2023 Saat 14'te HÜSEYİN MENÇ'in katılımı ile "Dünyanın en güzel yeri" programındayız  
     

28 Nisan 2023 Cuma

 


AMASYA-SAMSUN TENEZZÜH TRENİ

*** Amasyalıların büyük alaka gösterdikleri bu seyahate 502 yolcu iştirak edip Samsun’u gezmiş, belki de hayatlarında ilk defa deniz görmüşlerdi.
Cumhuriyet döneminde, tenezzüh trenleri, iç turizmin önemli araçlarındandı. Genellikle, yaz aylarında ve hafta sonları düzenlenen gezinti treni yolculuklarının en önemlilerinden birisi, Amasya-Samsun güzergâhıydı.
Devlet Demiryolları’nın biletleri ucuzlatıp, gezinti trenlerine olan ilgi, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarının son Pazar günü olmak üzere Amasya-Samsun Tenezzüh trenleri seferlere konuldu. Bu seferler Amasyalılara kısa bir Samsun gezintisi kazandırdı. Amasyalıların belki de hayatlarında ilk defa deniz görmelerine fırsat vermişti. Samsun’a deniz havası almak için yapılacak olan seyahat için günler öncesinde hazırlıklar yapılmıştı.
2 Temmuz 1936 tarihli Yeşil Amasya gazetesinde ilk defa 28 Haziran 1936 Pazar günü saat 7.5 da düzenlenen Amasya-Samsun arasındaki turistik gezi seferi ile alakalı haber şu şekilde yazılmıştı:
“ 28 Haziran 1936 Pazar günü saat 7.5 da hareket eden Amasya-Samsun Tenezzüh Treni (turistik gezi) haddinden fazla büyük bir rağbet görmüştür. O gün iki saat evvelinden istasyonu yolcular doldurmuştu. Herkes kendisine bir yer tedarik etmek ve bilet almak telaşı içinde idi. Daha trenin hareketine bir saat varken bütün mevkiler dolmuştu. Muayyen olan bilet ve mevkii adedinden fazla müşteri kompartımanları dolmuştu. 24 kişilik birinci mevki 33 yolcu, 54 kişilik ikinci mevki 77 yolcu ve 252 kişilik üçüncü mevki 392 yolcu ile dolmuştu. Yani ancak 330 yolcunun ayakta kalmak şartı ile seyahat için ayrılan vagonlarla 502 yolcu seyahat etmiştir. Bunları buraya kaydetmekten maksadımız idareden şikâyet etmek değildir. Bu ilk tenezzüh (turistik gezi) bir tecrübe mahiyetinde olduğundan bunda hiçbir kimseyi de tahkir etmek (küçük düşürmek) istemiyoruz. Maksadımız hemşehrilerimiz tenezzüh trenlerine olan fazla rağbetlerini tebellür ettirmek ve ikinci bir tenezzühte ise bu fazla rağbeti nazarı dikkate almaları hiçbir şahsın istirahatini kaçırmış olmadan seyahati için fazla vagon tahsisini idareden istemeğe hakkımız olduğunu bildirmektir.
Yalnız Samsun’dan dönüş pek erken olmakta ve Samsun’un gece hayatı görülememektedir. Dönüşün hiç olmazsa dokuzda olması bu noksanlığı gidecektir. (Yeşil Amasya Gazetesi: 2 Temmuz 1936, Sayı 190)

24 Mart 2022 Perşembe

 

TARİHİ BİR HATAYI ENGELLEMEK İSTİYORUM:

“Her sakallıyı deden sanma” Atatürk’ün yanındaki her çocuğu da “Zehra” sanma
BU KIZ ÇOCUĞU ZEHRA AYLİN DEĞİL
Atatürk’ün manevi kızı Amasyalı Zehra Aylin için ulaşılabilen en kapsamlı bilgiler 1986 yılında "Amasya Tarihinden Sayfalar" isimli kitapta ve bu bilgilerden oluşan genişletilmiş bir çalışma da 2017 yılında kitap şeklinde meraklı okuyucuların bilgilerine sunulmuştu. Kitap haline gelmeden önce de internet ortamında “Hüseyin Menç ATAM Blok” adresinde yayınlanmıştı. Tarihi ve ilginç olaylar konusunda meraklı olan araştırmacı ve okuyucular tarafından binlerce kez ziyaret edilmiş ve kaynak olarak istifade edilmiştir.
Atatürk’ün ilk manevi kızı olarak yakın tarihimizde yerini alan Amasyalı Zehra hakkında birbirinden farklı bilgilerin verildiğine rastladığımız gibi son yıllarda da sosyal medya üzerinde hatalı bir fotoğrafın yazılan makalelere eklendiğini görmeye başladık.
Atatürk ile “Zehra Aylin”e ait fotoğraf diye sosyal medya ile başlayan hatalı paylaşımların basılı yayınlar arasında da bir hayli yaygınlaştırıldı. Söz konusu hatalı fotoğrafta Mustafa Kemal küçük bir kız çocuğu ile birlikte görülmektedir. Ama “Her sakallıyı deden sanma” deyimini biraz değiştirip Atatürk’ün fotoğrafında yer alan her çocuğu da “Zehra Aylin” sanmak abestir.
Fotoğraftaki küçük kız çocuğunun “Zehra” sanılıp makalelerde iddialı şekilde “Zehra Aylin” diye yazılması tarihi hatalar zincirini başlatmıştır. Aslında fotoğraftaki kız çocuğu Zehra Aylin değil 6 Haziran 1921’de Eskişehir’de Fransız devlet adamlarından Franklin Bouilion onuruna verilen “Garden Parti” de çekilmiştir. Franklin Bouilion şerefine verilen partide çok sayıda yerli ve yabancı misafirler hazır bulunmuştu. Üstelik bu küçük kızla birden fazla fotoğraf karesinde yer almıştır. Daha sonra basılan Atatürk albümlerinde de rastlamak mümkündür.

11 Eylül 2020 Cuma

 

Osmanlı’da polisiye serüvenlerinin ilk akımını başlatan “Türklerin Şarlok Holmes’i Amanvermez Avni”nin yazarı

EBUSSÜREYYA SAMİ BEY

“Ebussüreyya Sami, Amanvermez Avni karakterini oluştururken

Şarlok Holmes’ten ilham almış ancak onu yerel unsurlarla ve

farklılıklarıyla bizden birine dönüştürmüştür.”

 


  Osmanlı’da polisiye serüvenlerinin ilk akımını başlatan “Türklerin Şarlok Holmes’i Amanvermez Avni”nin yazarı ve Amasya Gazetesi’nin sahibi Ebusüreyya Sami, H. 1285 (M.1868-69) senesinde İstanbul’da dünyaya geldi. Asıl adı Mehmed Ebussüreyya Sami’dir. Babası Maliye memurlarından Askeri Tekaüd Sandığı Daimi Azası Aşır Efendi’dir. (1)

   Sicill-i Ahvâl defterlerine göre Ebüssüreyya Sami 1868 yılında doğmuş ve Gelibolu Rüştiyesi’ni bitirmiştir (1881). Fransızca ve Arapça bilmektedir. Bu tahsili yapanların pek çoğu gibi devlet kapısına başvurmuş ve 1884’te Bahriye Nezareti Muhasebe Kalemi’nde işe başlamıştır. Burada on yıla yakın çalışmış; bir ara devamsızlığı yüzünden işten çıkarılmış ama bu devamsızlığının hastalığından dolayı olduğu anlaşılıp tekrar işe alınmıştır. Devlet memuriyetinden boşta olduğu dönemde yazarımızın ilk kez basın yaşamına karıştığı anlaşılıyor. Sabah ve İkdam gazetelerinde çalışmış; Kemalpaşazâde Sait Bey’in Yemen’e sürülmesinden sonra bir ara Tarîk gazetesinin başyazarlığını üstlenmiştir.

    1889 tarihinde İstanbul dışında Adana Vilayeti Meclis-i İdaresi Başkâtipliği’ne atanmış; bu arada her vilayette çıkması mutat olan vilayet gazetelerinden Adana’da çıkan Adana’nın başmuharrirliğini de yapmıştır.

     8 Kanunuevvel 1932 tarihli Akşam gazetesinde yayınlanan bir haber metninde işaret ettiğine göre 1311-1312 (1895-1896) senelerinde Filipe’de olduğunu öğreniyoruz.

    Bu tarihten sonra İstanbul’a dönmüş, bu sırada (1898) Süreyya adı verilen bir erkek evladı dünyaya gelmiştir.

     1903’ten sonra Ebüssüreyye Sami memuriyet hayatında dama taşı gibi vilayetten vilayete birçok mahalde çeşitli görevlere tayin edilmiştir. Önce Bağdat Valiliği’ne bağlı Zor Sancağı’nın; iki yıl sonra Trablusgarp Sancağı’nın tahrirat müdürü olmuş; bunu birer yıl görev yaptığı Suriye’deki Hama ve Kudüs Sancakları takip etmiştir. Sonra Selanik Vilayeti’ne bağlı Taşoz Sancağı’na nakledilir. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Eylül 1908’de terfian Hicaz Vilayeti Mektupçusu olur; hastalanıp İstanbul’a gelir Van Vilayeti Mektupçuluğu’na atanır; sağlığı nedeniyle gidemeyeceğini söylemesi üzerine ileride boşalacak bir vilayet mektupçuluğuna tayin edilebileceği söylenerek 31 Temmuz 1909’da görevine son verilir.(2)  

 Basın hayatında

   Bilindiği kadarıyla memurluktan emekli olduktan sonra, daha önce bazı gazetelerde tefrika edilen yazılarından tanınan bir imza sahibi olması sebebiyle İstanbul basını içinde tekrar yer almıştır.

    Ebussüreyya Sami’nin İstanbul’da matbuatta çalıştığını 10 Nisan 1930 tarihli Amasya gazetesinde yazdığı bir makalesinden de anlamaktayız. “Bir Mukayese; Kırk Sene Evvel ve Şimdi” başlıklı makalesinde Vakit Gazetesi'nde yaşadığı bir vakayı Vakit Gazetesi başmuharriri "Hammer Mütercimi" Ata Bey’inde adını vermek suretiyle aktarmıştır.

    Ebusüreyya Sami’nin tanınmasında en büyük etken, zamanında çok sayıda okuru olan polisiye hikâyelerin ilk örneklerini vermiş olmasıdır. 1913-1914 yılları arasında Osmanlı’nın Şarlok Holmes’i adını verdiği 10 serüvenlik “Amanvermez Avni” dizisi, Cemiyet Kütüphanesi tarafından her hafta düzenli olarak yayınlandı.(3)  

    Amanvermez Avni`nin Serüvenleri, olağanüstü alaka görmüş ve Ebussüreyya Sami Bey’in açtığı bu yeni akımda tanınmış yazarların takma isimler kullanarak “Fakabasmaz Ali”, “Fakabasmaz Zihni” ve “Cingöz Recai” gibi kahramanların çıkarılmasına vesile olmuştur.

   Polisiye dizi romanlarının haricinde 1914 yılında basılan “Abdülhamid'ın Kayguları” adlı bir romanı daha edebiyat dünyasında okuyucularıyla buluşmuştur.

 İstanbul’daki basın hayatından uzaklaşması

    Amasya’da yayımlanan Emel Gazetesi’nin 1 Mart 1923 tarihli 81-57 numaralı nüshasında “Yeni Bir Yazıhane” başlığı altında verilen bir haberle Amasya’ya yerleştiği ve burada ticaretle meşgul olduğu hakkında bir bilgiye ulaşılmaktadır. (4)

   Söz konusu haberde; “Kıdemli, kıymetli muharrirlerimizden ve kaymakam mütekaidlerinden (Ebusüreyya Sami) Bey’in Amasya’da her türlü resmi ve özel işlerin takip eden bir yazıhane açtığını görüyoruz. Gazetenin yayınladığı habere göre matbuat hayatının yanı sıra memuriyet hayatının kazandırdığı tecrübelerle resmi ve özel konuları takip eden bir serbest meslekle de meşgul olmuştur.

   Yine bu haberden anlaşıldığına göre henüz Vilayetin Resmi Gazetesi Amasya’da herhangi bir vazifeyi üstlenmemiş olduğunu çıkarmak mümkündür.

 Amasya’daki gazetecilik hayatı

    Amasya Mutasarrıflığı tarafından Vilayet Matbaası’da 1922 yılından itibaren çıkarılmaya başlanan Livanın Haftalık Resmi Gazetesi Amasya’nın önceleri Baş Muharriri (Başyazar) daha sonra Mes’ul Müdür olduğu gazete kimliğinden anlaşılmaktadır. Ebussüreyya Sami Bey uzun bir zaman devlet kademelerinde çalışmasından dolayı çok iyi bildiği kanunlar hakkında ve yeni çıkarılan kanunların uygulanması halkı aydınlatıcı yazılar kaleme aldığı görülmektedir. T.C. İnkılaplarının uygulanmasında var gücüyle mesai sarf edip gazete sütunlarında makaleleriyle destek verdi. Amasya Gazetesi’nin birinci sayfasında dönemin güncel konularına göre siyasi, ekonomi, milli birlik, dil, bayındırlık, sağlık, ziraat, spor gibi pek çok konuda ileri görüşlü, teşvik edici değerlendirme yazıları yer aldı.

    Kaleminin güçlü ve isabetli tahlilleri yanında iyi bir hatiptir. 24 Eylül 1924’te Amasya’yı ziyaret eden Cumhur Reisi Mustafa Kemal ve eşi Latife Hanım’ın karşılanmasında yaptığı konuşma ile dikkatleri çekti.(5) Cumhuriyet Bayramı ve İnkılapların halka daha iyi belletilmesi hususunda kürsüden nutuklar verdi. Amasyalıları Cumhuriyetin faziletleri konusunda bilgilendirdi.

    1930’da önce Amasya Gazetesi’nde “Sonbahar” isimli bir romanı tefrika edildi. Romanın oldukça ilgi görmesi ve kitap halinde bastırılması isteklerin göz önüne alarak Amasya Vilayet Matbaası’nda “Sonbahar” isimli romanını kitap olarak bastırdı.(6)

 Vefatı

    Amasya Gazetesi’nin yayın hayatından çekildiği 1932 yılına kadar Vilayet Matbaası Müdüriyeti ve gazetenin başında kaldı. Sağlığının bozulmuş olması aktif bir gazetecilik yapmasına mani olmasına rağmen yazı hayatından vazgeçmedi. İstanbul’da basılan Akşam Gazetesi’nin de Muhabirliğini yaptı.(7)

    Bir süredir çekmekte olduğu hastalıktan kurtulamayarak 14 Mayıs 1934 Çarşamba günü 66 yaşındayken Helkıs Mahallesi’ndeki evinde vefat etti. Ertesi gün Amasya’daki Şamlar Mezarlığı’nda toprağa verildi.(8)    

Akşam Gazetesi’nde basılan haberleri:

 Cinayet Haberleri

- (21 Mayıs 1931) Müthiş bir cinayet: Bir kadın aşığı ile birleşerek kocasını öldürdü

- (19 Ağustos 1931) Amasya’da 2 cinayet 

- (10 Mayıs 1932) Kadın yüzünden Amasya’da kanlı bir cinayet oldu 

- (21 Ekim 1932) Üç aşık göz koydukları kadının kocasını öldürdüler  

- (22 Ekim 1932) Kıskançlık-Amasya’da bir genç bir kadını öldürdü  

- (31 Ekim 1932) Cani Aşıklar; Zavallı kocayı öldürdüler  

- (27 Ekim 1933) Zavallı Yavru: Kadın abdesthanede doğurduğu çocuğu öldürdü  

- (24 Ocak 1934) Amasya’da müessif bir vaka: Bir muallim hanım arkadaşını 4 kurşunla öldürdü

- (28 Ocak 1934) Amasya’daki Cinayet: Süreyya Hanım arkadaşı Hatice Hanım’ı nasıl öldürdü? 

 Tarım Haberleri

- (1 Ekim1932) Amasya’da Mahsul Vaziyeti ve Okuma Hevesi  

- (9 Ekim1932) Amasya’nın Bağ ve Bahçeleri 

- (23 Ekim1932) Meyve ve Sebze Memleketi 

- (2.10.1932) Memleketimizde Çay Yetişebilir 

- (2 Kasım1932) Amasya’nın Güzel Meyvaları 

- (4 Ocak1933) Amasya’da Beş Kuruşluk Tütün Yok

 Hava Durumu Haberleri

- (10 Kasım1932)Yağmur bekleniyor 

- (25 Aralık 1932) Amasya’da Havalar

 - (25 Ekim1933) Amasya’da havalar soğudu  

- (25 Ocak 1934) Amasya’da çok şiddetli kış hüküm sürüyor   

 Çarşı / Pazar Haberleri

- (13 Ekim 1932) Amasya’da Nafia Vekilinin Ziyareti

- (10.11.1932)Amasya’da Cumhuriyet Bayramı

- (25 Aralık 1932) Amasya’da Tasarruf Haftası Pek Parlak Geçti

- (10 Kasım 1932) Amasya Panayırı

- (10 Kasım 1932) Amasya Tapu Dairesi banka gibi 

- (28 Mayıs 1933)Seyyar Pedagoji Sergisi 

- (4 Ocak1933) Amasya Musiki Yurdu 

- (4 Ocak 1933) Difteri Hastalığı  

- (28.5.1933) Amasya’da Süt Yoğurt 3 Kuruş 

- (25 Ekim 1933) Bir okka et 10 kuruşa 

- (25 Ocak 1934) Turhal’da su çıkmış  

- (26 Nisan 1934) Dr.Refet Bey 

- (26.4.1934) Ispanak 40 para, yumurta 20 para

- (26 Nisan 1934) Ucuzluk  

 Demiryolu Haberleri:

- (25 Aralık 1932)Şimendifer Bayramı 

- (28.05.1933)Uzun Şimendifer Yolculuğu  

- (4 Ocak 1933) Ak Denizden Kara Deniz’e Tren Seferi 

- (26 Nisan 1934) Amasya’dan Turhal’a gidenler 

 Vefat haberleri:

- (25 Aralık 1932) Hazin Bir Ölüm  

- (25 Ocak 1934) Ali Baba öldü 

 İsmi, Samizade Süreyya (Berkem) ile karıştırıldı

    Ebussüreyya Sami Bey’in yaşadığı dönemlerde hayatı hakkında bilgilerin verilmemesinden dolayı bazı notlarda ismi üzerinde yanlışlıklar yapılmıştır. Yayınevlerinin “Amanvermez Avni” isimli eserin yeni baskılarında aktarılan kısa bilgilerde kendisi gibi yazar olan 1898 yılında İstanbul’da dünyaya gelen oğlu Hariciyeci Samizade Süreyya (Berkem) ile karıştırıldığı görülmektedir.

    Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü öğrencisi Ayşe ALTINTAŞ BALCI’nın 2005 yılında Bitirme Tezi olarak hazırladığı “Türklerin Sherlock Holmes’ü Amanvermez Avni” çalışmasında söz konusu isim karışıklığına şu dipnotu eklemiştir:

    “İstanbul Beyazıt Kütüphanesi’nde yaptığımız araştırmada “Ebussüreyya Sami” maddesinin yer aldığı kartotekste Samizâde Süreyya’ya bir göndermenin olması ve aynı göndermenin Hasan Duman’ın eserinde de bulunması dikkatimizi çekti. Ne var ki Cumhuriyet’in ilânından sonra Süreyya Sami Berkem adını alan Samizâde Süreyya’nın Unutulmuş Günler isimli anı kitabında Türklerin Şarlok Holmes’i Amanvermez Avni serisini yazmış olduğundan söz edilmemektedir. Telif ve tercüme eserlerinin listesinin de yer aldığı bu kitapta, Ebussüreyya Sami tarafından yazılmış olan üç kitabın hiçbiri yer almamaktadır. Bu nedenle İstanbul Beyazıt Kütüphanesi’nde ve Hasan Duman’ın eserinde yer alan göndermelerin hatalı olduğunu ve bu hatanın isim benzerliğinden kaynaklandığını söyleyebiliriz” gibi bir başka hatalı yorum yapmıştır.

 Eserlerinin yeni baskıları yapılıyor

     Ebussüreyya Sami Bey’in Osmanlı döneminde İstanbul sokaklarında, zengin muhitlerde yaşanan polisiye olaylarına dedektif “Amanvermez Avni”nin Şarlok Holmes benzeri maceralarının işlendiği 10 değişik hikâyelerinin yeni baskıları bazı yayınevleri tarafından yapılmaktadır.

Amanvermez Avni’nin yeniden basılan Serüvenlerinin listesi:

  1.Kitap - Yanmış Adam,

  2.Kitap - Kamelya’nın Ölümü,

  3.Kitap - Kanatlı Araba,

  4.Kitap - Kara Katil,

  5.Kitap - Körebe,

  6.Kitap - Mavi Göz,

  7.Kitap - Sessiz Tabanca

  8.Kitap - Boyacı,

  9.Kitap - Ölü,

10.Kitap - İskeletler Arasında

   Okuyucular tarafından oldukça ilgi çeken bu ilk polisiye macera kitapları hakkında bazı üniversitelerimizde bitirme tezlerine konu edilmektedir.

 DİP NOTLAR:

 (1)- İstanbul Belediye Kütüphanesi Atatürk Kitaplığı Müteferrik Evrak 57552 kayıt numaralı bibliyografik bilgi kartı

(2)- İBB.Atatürk Kitaplığı 57552 kayıt numaralı evrak

----- Üyepazarcı Erol; Türklerin Sherlock Holmes’ü Amanvermez Avni; Ebusüreyya Sami; Ötüken Yay.

(3)-Amanvermez Avni serisinde basılanlar. 1- Yanmış Adam, 2-Kamelyanın Ölümü, 3-Kanatlı Araba, 4-Kara Katil, 5- Körebe, 6-Mavi Göz, 7-Sessiz Tabanca, 8- Amasya Gazetesi’nde tam sayfa olarak basılmıştır.

Boyacı, 9-Ölü, 10-İskeletler Arasında (İstanbul Belediye

Kütüphanesi Atatürk Kitaplığı 57552 kayıt numaralı bibliyografik bilgi kartı)

 (4)- “Kıdemli, kıymetli muharrirlerimizden ve kaymakam mütekaidlerinden (Ebusüreyya Sami) Bey bu defa Muhasabe-i Hususiye Binası’nın müdahili karşısındaki dükkanı “Yazıhane” ittihaz ederek erbab-ı salihi kabule başlamıştır.   Haber aldığımıza göre Sami Bey, bilumum teşebbüsatı nafia ve ziraiyye ve sınaiye ve ticariyyeye ait muharirat ve levayih vesaireyeyi müteşebbislerin hukuk ve menafiini muhafaza ve şeraitiyle taharrir ve tertib ve tanzim eylemeyi ve müraca-i aidesince bu gibi teşebbüsatı takip ve saha-i fiile îsâli deruhte eyleyeceği gibi bilcümle devaiye aid müstediayat ve muharerat da tetip ve taharrir edecek,ta’lif ve tasnife ve gazetelere yazılacak yazılara dair de taahhüdat kabul eyleyecektir.

   Namus ve istikametine otuz küsur senelik hizmetinden pâk nasiyesiyle çıkması beraat-i istiklal olan mumileyhin memleketine ve vatandaşlarına bu surette de hizmet ve muavenetinde muvaffak olmasını ez-cân u dil temenni dileriz.” denilmişti.

(5)- Üstadın bu konuşması bir hafta sonra yayımlanan Amasya Gazetesi’nde tam sayfa olarak basılmıştır.

(6)- Bu roman konu ile alakalı olarak yazılan araştırma ve makalelerde “Amasya’da Sonbahar” adı ile zikredilmiştir. Oysa Vilayetin Resmi Gazetesi Amasya’da tefrikada sadece “Sonbahar” adı kullanılmıştır. İlk bölümü 28 Ağustos 1930 tarih ve 425. Sayısının 2. sayfasında neşredilmeye başlanmış, 443. Sayıda sona ermiştir. Yine aynı matbaada 76 sayfalık kitap olarak basılmıştır.

(7)- Akşam Gazetesi’ndeki yayınlanan haberlerinin  sonuncusu 26 Nisan 1934 tarihini taşımaktadır.

(8)- Amasya Gazetesi; 24 Mayıs 1934

----- 4 Haziran 1934 tarihli Akşam Gazetesi’nde Ebussüreyya Sami Bey’in vefatı için “Samizade Süreyya Bey’in babası Ebussüreyya Sami Bey’in vefatını dün teessürle haber aldık. Merhum eski konsoloslarımızdandı. “Ebussüreyya Sami” imzasıyla yazılar yazmıştı. Amasya gazetesini de idare eylemekteydi. Merhumun ailesine samimi taziyetlerimizi bildiririz” denilmişti.

   BAŞVURU KAYNAKLARI

1-Zafer TOPRAK; “Türklerin Şarlok Holmes’i Amanvermez Avni” Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, Cilt V (1986), s. 12

2- Erol ÜYEPAZARCI; Amanvermez Avni, Atlas Tarih; Sayı 35, s.132-Ağustos-Eylül 2015

3- Nurullah ALTUNSOY; Amasya Vilayeti Gazetesi (1922-1926) Yüksek Lisans Tezi- 2014

4- Hüseyin MENÇ; Tarih İçinde Amasya 2014, s.401

5- Meryem ALGAN; Doğulu Sherlock Holmes, Zaman Kitap; 5 Temmuz 2012

6- Ayşe ALTINTAŞ BALCI: Türklerin Sherlock Holmes’ü Amanvermez Avni Bilkent Üniversitesi, Türk Edebiyatı Böl. Ankara Eylül 2005

7- Amasya Gazetesi Arşivi (1922-1930)

1 Mayıs 2020 Cuma


TÜRK EDEBİYATININ İLK ROMAN YAZARI AMASYA’DA YATIYOR.

Ahmed’i tarafından “İskendernâme” adı altında yazılan eser bir mesnevi olsa da özellikle içeriğinde bulundurduğu geometri, astronomi, tıp, felsefe, siyaset gibi birçok alanda değerli bilgiler verilmektedir.


Eserin yazarı şair, tarihçi Ahmedî 1413 yılında Amasya’da vefat etti ve burada toprağa verildi fakat mezar yerini kaybettik.


    Türk Edebiyatı’nın ilk romanını yazan Ahmedî bazı kaynaklara göre 1314-15’te Amasya’da doğduğu ileri sürülürken 1413 yılında Amasya’da vefat ettiği kesin olarak bilinmektedir.
“İskendernâme” adı altında çok sayıda kopyaları olan bu mesnevide, üç farklı şahsiyete uhrevi sembol yükler. Aristo aklı, İskender ruhu, İskender’in savaştığı Dara da, nefsi temsil eder. Her ne kadar mesnevi dense de, aslında nazım şeklinde yazılmıştır ve içeriğindeki bilgiler, bu eseri bilim ve felsefe tarihi açısından önemli kılar. Çünkü eser, eski İran tarihi, Peygamberler tarihi, İslam tarihi, Osmanlı tarihi, ahlak felsefesi, varlık felsefesi siyaset gibi birçok disipline değinmiştir.
Eserin yazıya geçirilmesini Sivaslı Hattat Haca Baba yapmıştır. Eser içindeki 20 adet minyatürün sanatçısı ise bilinmemektedir.
    8 bin beyitten oluşan İskendernâme, Türk Edebiyatı’nın kaleme alınan ilk "İskender" romanıdır. Zaten uluslararası kütüphanelerde “Roman” dalında kayıt altına alınmıştır.
    İşte bu derece önemli bir eserin yazarı Ahmedi, Çelebi Mehmed’in Amasya Sancakbeyliği sırasında Amasya’da değerli kişiler arasında yer aldı. Yazdığı eserlerinden bazılarını Çelebi Mehmed’e takdim etmiş-tir. Çelebi Mehmed’in özel ilgisini görmüş ve Divan Kâtipliği’ne getirilmişti.
   1413 yılında Amasya’da hayata veda etti. Amasya’da toprağa verildi. Mezarı zamanla kayboldu, yeri bilinmemektedir.


25 Ekim 2019 Cuma

Amasyalı patatesi ilk defa 1885’te yedi

"Patato,denilen mahsul ki 
yerelması gibi bir şeydir"
      Büyük bir Türk dostu olan Lord Smith “Ne zaman patates yesem hayranı olduğum Fatih, Kanuni gibi padişahların Amerika’nın keşfinden sonra eski dünyaya gelen bu lezzeti bir kez bile tadamamış olmasına üzülürüm” dediği patates, 1850 yılında Rusya'dan Kafkasya yolu ile Türkiye 'ye girmiş ve ilk olarak Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgesi yaylalarında yetiştirilmiştir. Ülkemizde patatesin ilk defa 1876 yılında Adapazarı ovasında yetiştirildiğini bildirmektedir. Patatesin, Adapazarı bölgesinde yetiştirilmesinde Bursa valisi Ahmet Vefik Paşa'nın büyük rolü olmuştur.
     Amasyalının patates ile tanışması ise Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa zamanında (1882-1885) oldu. Patates ekimi teşvik edildi. Halil Rıfat Paşa patates ekiminin daha yaygın hale getirilmesi için nahiye müdürlerine tembihnâme yayınlamıştı. Paşa’nın 5 numaralı tembihnamesinde patatesin nasıl bir mahsul olduğunu tarif etmiş ve bunu yerel halkın daha iyi anlayabileceği için onu yerelmasına benzetmiştir.
“Patato, denilen mahsul ki yerelması gibi bir şeydir. Bu mahsul insanda, hayvanda ekmek yerini tutar; çok yerlerde halk bununla gıdalanırlar ve bu mahsul yağmur yağmasa yine olur. Maazallah bir memlekete çekirge düşse ve ekinleri yese, patatese zarar edemez. Hâsılı bu mahsul fukara için pek faydalıdır.
Hangi köylerde ekilir ise, her hane kendi idaresine yetecek kadar, bundan sonra mevsiminde patates ekecektir. Ekmeyen ahalîye ve ektirmeyen müdürlere, hükümet tembihini dinlemeyenler hakkında ceza icra olunacaktır”  Fakat patates, toprak kokan bir ürün olduğu için köylüler tarafından fazla ilgi görmemiş, ancak daha sonra 15 yıl süreyle öşürden muaf tutulmak suretiyle bölgeye yayılmasına çalışılmıştı. Bugün ise bölgemizde 7 çeşit patates ziraatı yapılmaktadır.
    Önceleri beğenilmeyen “fakir yiyeceği” diye isimlendirilen patates zamanla o kadar sevildi ki patatesli yiyeceklerin çeşidi bollaştırıldı.
KAYNAKLAR:
---- Lütfi F. TUNCEL; Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa ve Tenbihnâmeleri. T.C.İçişleri Bakanlığı Yay. Ankara 1987
---- Nurettin BİROL, Halil Rifat Paşa Dönemi ve İcraatı, Cedit Yay. Ankara 2009, s. 110