27 Ocak 2011 Perşembe

Şehzadelerin üzerine oturduk!

   Amasya Tarihi’nde “Narlıbahçe Mezarlığı’nın kuzeybatısında dört taş direk üzerine yapılmış bir kubbeli türbe” diye tarif edilen şehzade mezarlarının yerinin görüldüğü 1920’li yıllarda çekilen fotoğraf ve bu fotoğraftan bir detay

   Amasya’yı tanıtırken “Elma” hem de “misket” olanı ilk akla gelen unsurudur. Bununla birlikte Amasya’nın tarih ile bağlantısı yapılırken “Şehzadeler Şehri ilâve edilir.  Tarihçilerin ve siyasetçilerin gözüyle Amasya; “Şehzadeler şehridir. Amasya’ nın tanıtımında da önemli bir yer tutar. Onurlanırız, kıvanç duyarız. Sempozyumlar düzenler, toplantılarda söze başlarken şehzadelerden dem vururuz. Peki bu şehzadeler şimdi nerede? Gerçi bazıları saltanat tahtında Osmanlı’nın ve Hilafetin başı olma şansını elde etmiş, İslâm inancı ile kılıç sallamıştır. Amasya’da kalıp da çocuk yaşta hayata veda eden Osmanlı şehzadelerinin mezarları şimdi nice olmuştur… Söylemek dilimize varmıyor ama kelimenin tam anlamıyla mezarlarının “üzerine oturmuşuz”
  Şehzadeler şehrinde şehzade mezarı veya mezarlığı bir kenara içinde dua edilecek bir türbe bile yok. Şehircilik uğruna şehzadeleri feda etmiş, sonra da şehrin onuru olarak “Şehzadeler Şehri” demişiz. Bir yerde şehzade mezarlarına bile sahip çıkamayıp kahrolmamız gerekirken diğer taraftan olmayan şehzadelerin manevi şahsiyetinde “onur âbidesi” gibi sarılmışız.     
   Bizim çocukluğumuzda Narlıbahçe Çeşmesi’nin karşısında yol seviyesinden 3 veya 4 metre kadar  derinlikte “Şehzadeler Mezarlığı” diye gösterilen bir mekân vardı. Yeşil otların arasında beyaz mermer taş-lardan hazırlanmış başuçlarında sarık yerleştirilmiş mezar taşlarını yukardan merakla seyrederdik. Sonraları bu mezarlık, imara açılan arsa değerinde beton binanın temelleri arasında kayboldu gitti. Büyük bir ihtimalle birer sanat eseri olan mezar taşları kırılıp inşaatın temelinde dolgu taşı olarak kullanıldı.
   Halbu ki,  Hüseyin Hüsameddin Efendi Amasya Tarihi’nde buradaki mezarlıkta Sultan Çelebi, Yıldırım Bayezid’in torunu Süleyman Çelebi’nin oğulları Mehmed Şah Çelebi ile Mustafa Çelebi’nin buraya defnedildiği yönünde bilgiler vermişti.
  Üzerine oturduğumuz ve-ya oturtulduğumuz şehzadelerden medet umarcasına sesimizi yükselterek “Amasya Şehzadelere Şehridir” diyebiliyoruz.
  Peki nerede yüzlerce yıldır Amasya’da ikamet eden şehzadelerin ve can paresi evlâtlarının mezarları?
 Bir tarih zenginliği içerisinde kucağımıza bırakılan, emanet edilen şehzadelerin toprakla dolmuş mezarlarına bile sahip olamamışız. Ayakta kalanların mezar taşlarına vurulan demir balyoz ile kırıp kenara fırlatılmış. Taşı parçalanan mezarların üzerine beton bloklar dikip üzerine oturulmuş.
   Şimdilerde soruluyor. O kadar sempozyum ve tanıtım ile şehzadeler şehri diye gururlanırken “Sizin şehzadeleriniz nerede?” sorusu ile karşı karşıya geliyoruz. Yutkunup bir mezar yeri aramaya başlıyoruz, “affedersiniz üzerine oturmuşuz” diyemiyoruz.
   Her zaman sığındığımız, bir bilgi kırpıntısı buluruz diye her sayfasında her satırında göz gezdirdiğimiz merhum Abdizade Hüseyin Hüsameddin Efendi’nin “Amasya Tarihi” ile Osman Fevzi Olcay’ın yazdığı Amasya kitaplarında şehzade mezarlarından açık açık bahsedilmektedir.     
   Önce Hüseyin Hüsamed-din Efendi’nin bilgilerine göz atmakta fayda var; Müellifimiz diyor ki; “Narlıbahçe Mezarlığı’nın kuzeybatısında dört taş direk üzerine yapılmış bir kubbeli türbe olup Amasya’da gömülü olduğu Behçetü’l Tevarih’te yazılı İkinci Sultan Murad’ın ilk şehzadesi Ahmed buradadır”
Ayrıca “Şehzadegâh Türbesi”nin varlığından da bahsedilmektedir. Bu türbenin yerini de şu şekilde tarif edilmiştir. “Şemice Mahallesi’nin (Bugün Üçler Mahallesi’nin alt bölümleri- Müzenin arka kısmı) kuzeyindeki Hacıilyas Mahallesi’nde İne Han tarafına giden yolun batı tarafında köşe başında. Bu da dört taş direk üzerinde bir sağlam kubbedir. Birkaç defa onarılmıştır. İçinde Çelebi Sultan Mehmed’in Şehzadesi Kasım Çelebi, Sultan Bayezid’in şehzadesi Mehmed Çelebi ve Şehzade Mustafa Çelebi’nin gömülü olduklarını kitabeleri göstermektedir” şeklinde bilgi vermiştir.
   Amasya’da imarlaşmaya  yönelik parselasyon çalışmaları hız kazandığı vakit yol açımı sırasında Narlıbahçe Mezarlığ tamamen ortadan kaldırılırken şehzadeler ait mezarlar harap hale getirilmişti. Yıllarca nalbant dükkânı olarak kullanıldığını hatırlayanlar, türbenin içinde boynundan bir ip ile boğulduğunu gösteren mezar taşının varlığından sıkça bahsederlerdi.
   1938 ve takip eden yıllarda zamanın valisi Talat Öncel tarafından Amasya’ nın yeniden planlanması gayretiyle kimsenin izah edemeyeceği bir sebepten tarih kokan mezarlıklar düzlendi. Hatta aralarında Pir İlyas Mezarlığı’nda çok önemli şahsiyetlerin mezarları kaldırıldı, sahipsiz olanları gerekçesiyle tahrip edildi ve savruldular. Buradan sökülen ve dağıtılan mezar taşları bu çevredeki bazı evlerin bahçe duvarlarına dolgu taşı olarak kullanıldı. Bu taşlar, üzerindeki Kelime-i tevhit yazılarıyla hâlâ durmaktadır.

Şehzadelerden geriye kalanlar
   Amasya’da 27 yıl Sancakbeyliği yapan Sultan Bayezid’in kendi adına bir cami yaptırarak Amasyalılara duyduğu muhabbeti perçinlemiştir. Fakat şehzadelerden görünür ve elle tutulur hâtırlarından günümüze kadar ulaşan sadece bir mezar “Şehzade Osman Türbesi” kalmıştır. Onunda içinde görülebilecek bir sandukası bile yoktur.

Geçmişin idarecilerine cevap;
  Şehzadelerin hatıralarının yaşatılması kastı ile Saraydüzü Kışlası bahçesine 1916 yılında mermer bir anıt dikildi.
  2003 yılında zamanın Belediye Başkanı Hüseyin Baş tarafından da Amasya’da valilik yapan ve Amasya’da dünyaya gelen Osmanlı şehzadelerinin büstleri yaptırılarak Yeşilırmak kenarındaki gezi yoluna yerleştirildi. 2006 yılında da Belediye Başkanı İsmet Özarslan Belediye Meclis kararı ile gezi yolunun adını “Şehzadeler Gezi Yolu” olarak tescilledi. 2008’de Amasya Valisi Celalettin Lekesiz tarafından da şehzadelerimizin heykellerinin toplandığı “Şehzadeler Müzesi” adı altında bir müze kuruldu.
  Yapılan bu sahiplenmelerle beraber, şehzadelerin hatıralarını silen geçmişin idarecilerine de bir cevap verilmiş oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder