27 Ocak 2011 Perşembe

Sadayı Millet Gazetesi Ser Muharriri Ahmed Samim ne şekilde öldürüldü?"

İkinci Meşrutiyet ve İttihat Terakki
Döneminde İstanbul’da tanınmış gazetecilerin yazılarını dizme ile mesleğe adım atan Mehmet Sırrı Bey, siyasi entrikalar ve cinayetlerin işlendiği günlerin canlı şahidi olmuştur.

Mehmed Sırrı Bey, kendi gazetesinde İkinci Meşrutiyet Dönemine ait bir hâtırasını kaleme aldığı vakit, sisler arasında kalmış bir siyasi cinayeti, “Faili meçhul” olarak kayıtlara geçen Sadayı Millet Gazetesi Başyazar Ahmet Samim cinayetini yeniden hatırlara nakşediyordu.

 Hüseyin MENÇ
    İkinci Meşrutiyet sonrasında, İttihat Terakki yanlısı Hüseyin Cahit’in çıkardığı Tanin Gazetesi ile, Ahmed Samim’in  Saday-ı Millet Gazetesi arasında çetin bir mücadele başlatılmıştı. Gazetelerde karşılıklı sürdürülen sertleşmeler, okuyucuların dikkatli takip etmeleri ve iki tarafın tahrikçileri zaman zaman tartışmaların boyutunu değiştiriyorlardı. Bu restleşmelerle faili meçhul kalacak  siyasi cinayetlerin ikincisi, bir gazetecinin katledilmesiyle sonuçlanmıştı.
     1906 – 1916 yılları arasında Sadayı Millet Gazetesi’nde mürettip olarak çalışan Amasyalı Mehmed Sırrı’nın, Ahmed Samim’in, cinayetinin işlendiği gecede yaşanan olaylara bir başka cepheden bakışı, matbaa içindeki endişeler, siyasi baskılar sergilenmektedir. Bu hâtırada; Sadayı Millet Gazetesi Başyazarı Ahmed Samim’in öldürülmesinden dolayı, gazetenin diğer idarecilerinin kaleme aldıkları haber ve bu haberin birtakım kişiler tarafından baskı yapılarak değiştirtilmesi ilginç görülen ara başlıklardır.
Mehmed Sırrı Bey
  Mürettip Mehmed Sırrı, İstanbul’da gazetecilik döneminde iktidara karşı verilen ciddi mücadelelerde Sadayı Millet’ten elde ettiği cesaretle Milli Mücadele döneminde Amasya'da çıkardığı küçük gazetesinde çizgisini ve yolunu belirliyordu. O zor şartlara kâğıt gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaktan bile mahrum olan bir matbaada, Milli Cepheyi varını yoğunu ortaya koyarak desteklemiş ve Anadolu’da “İrşat” görevini yerine getirmiştir. Çeşitli fasılalarla yayınını kâh durdurmuş, kâh devam ettirebilmiştir. Yayınlandığı uzun yıllarda ve belge niteliğindeki sayılarında kendisi için “Mehmet Sırrı” imzasıyla  çok ender makalelerine sütun açmıştır.
    Sırrı Soğukpınar imzası ile yayınlanan ender makalelerinden biri, henüz 16 yaşındayken 1910 yılına ait hâtırasına dayanmaktaydı. Mehmed Sırrı Bey’in hâtıralarını topladığı not defterinden gazete sütunlarına aktardığı yazıları arasındaki, Türk Basın Tarihi’nde olduğu kadar siyasi cinayetlerde gizli kalmış “Faili Meçhul Cinayetler” zincirinin korkular anlarını tekrar hatırlatmaktadır. Sadayı Millet Gazetesi’nin Baş Yazarı Ahmet Samim Bey’in 17 Ağustos 1910 gecesinde öldürülmesi ile ilgili hatıratını Emel Gazetesi’nin 16 Aralık 1950, 180-8 sayılı nüshasında yer vermişti.
 “Sedayı Millet Gazetesi Ser Muharriri Ahmet Samim ne şekilde öldürüldü? ”
  “1910 senesinde, İstanbul’da Ebusuut Caddesi’nde bulunan Sedayı Millet Matbaası’nda çıkan Sedayı Millet Gazetesi’nde mürettip olarak çalışıyordum. Benden başka on üç mürettip daha vardı. Gazetenin sahip ve baş muharriri İstanbul Mebusu Ahmed Samim (Merhum) idi. Ahmet Nebil, Baha Tevfik ve Meşhur Romancı Nurettin beyler gazetenin yazarları arasında idi. Gazete; İttihat ve Terakki hükümetine muhalif olduğundan, hükümetin tethiş siyasetine karşı pervasızca neşriyatta bulunuyordu. Gazetenin bu şekil neşriyatının önüne geçmek için İttihat ve Terakki Hükümeti şiddetle baskı yaptığı halde Ahmed Samim ve arkadaşları azimlerinden dönmüyorlardı. Zamanın Dahiliye Nazırının, Ahmed Samim’i makamına çağırıp himaye edeceğine dair söz vermesi bile Ahmed Samim’i azminden döndürememişti.  Sene sonunda gece matbaada çalışırken saat iki sıralarında Ahmet Samim,Baha Tevfik ve birkaç arkadaşı gelip yazıları bırakarak gittikten yarım saat sonra, Matbaaya çok acı bir haber gelmişti. Ahmet Samim (Serbesti Başmuharriri Zeki Bey gibi) Bahçekapısı’nda İttihat Terakki Hükümeti tarafından vurulmuştu. Ser Mürettip Hayri Bey (merhum), vaziyeti öğrenmek için beni Bahçe-kapısı’na gönderdi, Acele matbaadan çıkıp Yeni Postahane’nin önünden geçerek Bahçekapısı’na indiğim zaman, genç ve ateşli bir muharrir olan Ahmet Samim’in başından kanlar akarak fırının önünde sırt üstü yattığını gördüm. Etrafı çeviren polisler kimseyi ölünün yanına yaklaştırmıyorlardı. Bu hali görüp, geri döndüğümde matbaanın da bir jandarma yüzbaşısı ve polis tarafından çevrildiğini, içeri kimseyi sokmadıklarını gördüm. Mürettip olduğumu söyleyerek ve Ser Mürettip Hayri Bey’in müdahalesi ile ancak içeri girebildim.    Biraz sonra, Baha Tevfik Bey’le iki zat, Ahmet Samim’in cenazesini matbaaya getirdiler. Baha Tevfik ve Kıbrıslı Şevket; “İttihatçılar erbab-ı kalemi öldürerek susturmak istiyor. Bununla iki kurban verdik. Daha da vereceğiz. Yazmaktan vazgeçmeyeceğiz. Bizler vaktiyle sizleri desteklediysek istipdadı yıkmak milleti adalete kavuşturmak içindi. Halbu ki, siz onları da geçtiniz.” diye bağırıyorlar, ölünün huzurunda, korkmadan yollarına devam edeceklerine dair yemin ediyorlardı. Matbaada derin bir matem havası esiyor, beş altı muharrir kalemine sarılarak İttihat Hükümeti’ne karşı yazılarını yazıyorlardı. Yazıların mürettiphaneye verildiği bir sırada matbaaya şişmanca bir zat geldi. Muharrir gazete sahibi ile bir saat kadar konuştu. Bu zat, cinayetin tafsilatı yazıldığı takdirde gazetenin satışına mâni olunacağını ve matbaanın kapatılacağını bildiriyordu.
  Netice şu şekilde yazılmak suretiyle gazetenin neşrine müsaade edildi.;
 Gazetemiz Baş Muharriri Ahmet Samim Bey, Bahçekapısı’ndaki fırın önünde meçhul bir şahıs tarafından öldürülmüştür. Katilin yakalanması için ehemmiyetli tedbirler alınmıştır.”
  Diğer İstanbul gazetelerinde haber ayni şekilde bildirilmişti.
  Ahmet Samim’in en son yazısı
 Geç olmasın da, güç olsun.” başlıklı İttihat ve Terakki’nin bir gün dağılacağına dair yazdığı bir yazı idi.”
  Sadayı Millet Gazetesi Başyazarı Ahmed Samim’i öldüren katil veya katiller onca aramalara ve soruşturmalara karşılık, bulunamamış ve “faili meçhul cinayetler” arasında kalmıştır. Mehmet Sırrı Bey’in hâtıraları arasında sıkışıp kalan gerçekler, herkes tarafından da bilindiği halde katil ele geçirilememiştir.

DİPNOTLAR:
-Emel Gazetesi, 16 Aralık 1950 sayı: 180-8
-KUTAY Cemal, Bir Devir Aydınlanıyor, Şehit Sadrazam Talat Paşa’nın Gurbet Hatıraları, Üçüncü Cilt, s. 1456-1487
-1908 Meşrutiyetinde Muhalefetlerine Kurban Giden Muharrirler, Z.Melek,, Resimli Tarih Mecmuası, Ekim 1952, s. 1781
  “1910 Mayıs ayının onuncu Perşembe günü akşam vakti Sadayı Millet Gazetesi Baş Muharriri Ahmet Samim, matbaada işini tamamlayıp, Tanin Gazetesi yazarlarından Fazıl Ahmet Bey’le buluşmuştu. Bu iki dost, beraberce Beyoğlu’na geçeceklerdi. Babıali yokuşunu ağır ağır inmişler, Bahçekapı’ya gelmişlerdi. Tam dört yol ağzındaki börekçi fırınının önünden geçerlerken arkalarından üç el silah patlamış zavallı Samim, ensesinden giren ve dimağından geçerek sağ gözünü tamamiyle tahrip eden bir kurşunla kanlar içinde yere yuvarlanmıştı. Samim’in sağ tarafında bulunan Fazıl Ahmet Bey korkusundan kendisini fırına atmıştı.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder