28 Mart 2018 Çarşamba


 “Milleti resmi tahsil dışında halk terbiyesi ile yükseltmeyi amaçlayan kuruluş” 
HALKEVİ


        “Milleti resmi tahsil dışında bir halk terbiyesi ile yükseltmeyi amaçlayan harekette kuvvetli vatandaş yetiştirmek, milli seciyeyi Türk tarihinin ilham ettiği derecelere çıkarmak, güzel sanatları yükseltmek, milli kültürün ve ilmi hareketin faaliyetlerini kuvvetlendirmek uğrunda çalışacak mefkûreci vatandaşları toplayıcı bir yurt” olarak değerlendirilen Halkevleri;
1- Dil, Edebiyat, Tarih
2- Güzel San’atlar
3- Temsil
4- Spor
5- İçtimai Yardım
6- Halk Dersleri ve Kurslar
7- Kütüphane ve Neşriyat
8- Köycüler
9- Müze ve Sergi bölümlerinde varlık göstereceklerdi.(1)  
    Vali Kadri Bey’in üstlendiği görev ile yapılan toplantılar ve vazife taksimatı ile 23 Şubat 1934’te  Cumhuriyet Halk Fırkası UmumiKatipliği’nden gelen Halkevi açma müsadesinden sonra resmen kuruldu.
 İçtimaı tekemmülatımızı tamamlayan en canlı, en hayati bir müessesemiz” diye tanımlanan Halkevi 23 Şubat 1934’te eski Yatı Mektebi’nde tertip edilen bir tören ile faaliyete geçirildi.
    O yıllarda Ekrem Tevfik Bey ta-rafından çıkarılan Yeşil Amasya Gazetesi’nde bu açılış töreni şu şe-kilde yer almıştı: 
     “Halkevi’ne tahsis edilen eski Yatı Mektebi’nin salonu açılma günü için daha evvelden güzelce tanzim ve ihzar edilmişti. Salonun her tarafı Türk ve Fırka bayraklarıyla tezyin edilmiş, Gazi’nin bü-yük kıtada resimleri ile gençliğe hitap eden kıymettar yazısı resminin altına yerleştirilmişti. İsmet Paşa ile Kazım Paşa Hazretleri’nin resimleri yazının iki tarafını süslemişti.
     Saat 12’den itibaren halk salona toplanmaya başladı. Saat 14’te salon ve dış kısımlar tamamen dol-muştu. Hatta birçokları ayakta beklemek mecburiyetinde kalmışlardı.
    Tam saat 14’te Orta Mektep talebesi ve halkın iştiraki ile İstiklalMarşı okundu. Bunu ant takip etti. Andı müteakip Vali Kadri Beyefendi güzel bir hitabe ile Halkevi’nin Amasya’da açılması ve Halkevleri’nin maksadı hakkında mufassal izahatta bulundu.
      Vali Kadri Bey’in nutkundan sonra Kılıçaslan Mektebi Baş Muallimi Şeref Bey, Behçet Kemal Bey’in şiirini ve Orta Mektep talebesinden Muhittin Efendi Dumlupınar’ı çok güzel okudular.
      Müftüzade Ekrem Tevfik Bey, Halkevi’ne girenler namına bir nutuk söyledi. Bu suretle program mucibince merasim tamam olmuştu. Sigara ve incirler ikram edilir- ken halk hep bir ağızdan 10. Yıl Marşı’nı söylüyorlardı.(2)     
     İlk Halkevi Reisliğine CHF. Vilayet İdare Heyeti azasından ve Yeşil Amasya Gazetesi Sahibi Eczacı Ekrem Tevfik Bey seçildi.(3)
 Halkevi İdare Heyeti
Reis: Müftüzade Ekrem Tevfik
Güzel Sanatlar Mümessili: Baş Mühendis Resmi
Spor Mümessili: Orta Mektep Müdürü Doğan

Halkevi Şubeleri
Dil, Edebiyat, Tarih Şubesi
     Evkaf Müdürü Necip Bey, Orta Mektep Türkçe Muallimi Kemal ve Kütüphane Memuru Sabri Bey

Kütüphane ve Neşriyat Şubesi
    Hukuk Hakimi Ziya, Maarif Başkatibi Ahmet Bey, Kılıçaslan Başmuallimi Şeref Bey

Köycülük Şubesi
     Varidat Müdürü Hadi, Zirai Mücadele Memuru Fehim, Maarif Müdürü İbrahim Bey ve Ziraat Bankası Muhasebecisi Ömer Bey

İçtimai Yardım Şubesi
     Dr Fahri, Baytar Müdürü Fahri, Dr Selim Hakkı, Müdde-i Umumi Cemal ve Emniyet Memuru Sabri

Spor Şubesi
      Orta Mektep Müdürü Doğan,Orta Mektep Beden Terbiyesi Muallimi Arifi, Belediye Muhasebecisi Agâh, Yüzbaşı Müteakidi Hüseyin, Marangoz Fevzi beyler görev aldılar. (5)

Temsil Şubesi
     Hususi Muhasebe Müdür Vekili Namık Bey, Varidat Katibi Nafiz Bey

Halk Fırkası Reisi Sıtkı Bey’in telgrafları
     Halkevi’nin açılmasını Halk Fırkası Reisi Sıtkı Bey Cumhur Reisi Gazi Mustafa Kemal, Başbakan İsmet Paşa ve Büyük Millet Meclisi Reisi Kazım Bey ile Cumhuriyet Halk Fırkası Umumi Katibi Recep Bey’e telgraf çekerek memnuniyet ve sevinçlerini bildirdi.

Cumhur Reisi Gazi Mustafa Kemal’e çekilen telgrafta;
    “Önde giden yüce Başbuğun gösterdiği yüksek amacın toplu ve hızlı yürüyüşle tutulmasına çalışmak gibi çok ağır ve değerli işi başarmak için ortaya çıkan Halkevlerinden biri de bugün Amasya’mızda açılmış bulunmaktadır.
     Kurtardığı yurdu Cennet gibi bir şenliğe kavuşmuş, benliğini kazandırdığı halkı da imrenilecek bir dirlik ve düzenliğe erişmiş görmek düşüncesiyle önde yürüyen Ulu Gazi’nin arka sıra gittikçe her gün geçmişin boğucu karanlıklarından biraz daha uzaklaşıldığını ve her adımda ileri de ulaşacağımız ışıklı ve güzel yaşayışa biraz daha yaklaşıldığını apaçık sezen ve görren halkımız Evin açılması dolayısı ile de Ulu Gazisine coşkun ve sönmez saygılarını sunmakla büyük bir sevinç duymaktadır efendim.”

Gazi’den cevabi telgraf
      Halkevi’nin açılması münasebetiyle C.H.F. Reisi Sıtkı Bey’in çektiği telgrafa Reisi Cumhur Mus
tafa Kemal’in telgrafında “Halkevlerinin açılmasının yıldönümünden ötürü hakkımda bildirilen candan duygu lara teşekkür eder, ülkümüze ulaşmak yolundaki çalışmalarınızda mu-vaffakiyetler dilerim.”

Başvekil İsmet Paşa’da
    “Milli hayatımıza yeni doğan Halkevimizi en sıcak duygularımla selamlarım. Milli birlik için kuvvetli neticeler verecek olan çalışmalarınızda ileriye doğru her gün biraz daha mesafe almanızı yalnız bir dilek değil, vazife yolunda kuvvetli bir istek olarak kaydeder ve bütün arkadaşlarımı sevgilerimle kucaklarım” (4)

Konferans ve diğer faaliyetler

     Halkevi ilk olarak Halkevi Azası’ndan Orta Mektep Müdürü Doğan Bey, Devlet tarafından çıkarılan Ergani Bakır İşletmeleri’ne ortaklık için % 5 faiz ve % 2 ikramiyeli “Ergani İstikrazı” hakkında bir konferans ile faaliyetlerine başladı.
      Halkevi Reisliği’nden fakir hastaların muayeneleri her gün Pazar hariç saat 13 ilâ 15 arasında doktorlar tarafından yapılmaları sağlandı.
      Türk tarihinde önemli şahsiyetler ve önemli olayların yıldönümünde anma günleri tertip edildi.
     Dilimiz için yeni kelimeler topladı.
     Halkevi Tiyatro Kolu tarafından çeşitli müsamereler sahneye konuldu.
      Fakir çocukların sünnetleri yapıldı.
     Halkevi Kütüphanesi oluşturuldu.
     Spor alanlarında gençleri bir araya toparladı.

Yeşilırmak Dergisi
      Halkevi çalışmalarını okuyuculara haber veren, genç yetenekler ve şiir, hikâye, araştırma inceleme alanlarında yazı yazan yeteneklere yer verilen “Yeşilırmak” isimli aylık bir dergi yayınlandı.

Taşan Dergisi
      Merzifon Halk Evi tarafından 23 Nisan 1930’da 12 sayfadan ibaret “Taşan” isimli dergi Zeki Tarhan ve Vehbi Cem Aşkun tarafından “ilmi, edebi, siyasi mecmua” 15 günde bir olarak çıkarıldı. Diğer illerde olduğu gibi genç yeteneklerin şiir, hikâye, araştırma inceleme alanlarında yazı yazmalarına imkan tanındı. 1938 Kasım ayında Cumhuriyetin On beşinci yılında 28 sayfalık “Fevkalade Nüsha” olarak basıldı.

(1)-Yeşil Amasya Gazetesi; 8 Mart 1934, S.84, s.2
(2)- a.g.gazete; 22 Şubat 1934, S. 83, s.1
(3)- a.g.gazete, 8 Mart 1934, S.84, s.1
(4)- a.g.gazete; 8 Mart 1934, S.84, s.1
(5)- a.g.gazete; 15 Mart 1934, S.85,s.2
Amasya'nın tarihine aşık bir şahsiyet;
Osman Fevzi Olcay

       
    Osman Fevzi Olcay, çağdaşı Abdizade Hüseyin Hüsameddin gibi Amasya’nın tarihine olağanüstü bir ilgi duymuştur. Hüseyin Hüsameddin Efendi’nin verdiği bilgilerin haricinde Amasya Tarihi’ne zeyl/ek/ olarak, “Amasya Şehri”, “Amasya Meşhurları” ve en sonda “Bildiklerim, Gördüklerim ve İşittiklerim” adı altında “Amasya Hatıraları”nı kaleme almıştır. Bu eserlerde Amasya Tarihi’nde bulunmayan son gelişmeler ve değişimler yer almıştır.
   Osman Fevzi Olcay aslen Amasya’nın Akdağ Nahiyesi’ne bağlı Kızılkışlacık Köyü’nden Hasanoğulları’ndan Kara İsmail Kahya’nın oğlu Karavaiz Ahmet Hilmi Hoca’nın oğludur. 1887’de Amasya’nın Sofular Mahallesi’nde doğdu.
     Osman Fevzi ilköğrenimini Amasya’nın Mehmet Paşa Mahallesi’nde bulunan Çukurkonak İlk Mektebinde başlayıp Çevikçe Mektebi’nde tamamlamıştır. Daha sonra Saraydüzü İdadisine kayıt olan Osman Fevzi bu okuldan 1904’te mezun oldu. Bundan sonra İstanbul Üniversitesi Matematik Bölümü’ne girmiş ve bu fakültede bir yıl okuduktan sonra babasının isteği üzerine bu okuldan ayrılıp Amasya’ya döndü. Mehmet Paşa Camii’nde medrese eğitimine devam etti. Bu arada Arapça dilbilgisi, mantık ve Fıkıh dersleri aldı.
    Balkan Harbi’nin çıkmasıyla 1910 tarihinden itibaren 13 ay Trakya'da askerlik ya­pan Osman Fevzi, Amasya'ya dönüşünde “Hüsn-i Hat” dersleri vermeye başladı.
    Umumi harbin ilanıyla da,  “Askere Alma Kalemi Katipliği”-ne getirildi ve bu arada Kazım Karabekir Paşa ile beraber Ermeni isyanının bastırılışına ve tehcîr işlerine iş­tirak etti. 1917 de Amasya'da Emlak-ı Milliye Tahsildarlığı’na tayin edildi.
     Mütareke­den sonra Amasya Tütün İnhisar bir sene sonra aynı vazifeyle İstanbul’a Memurluğu, 1929 da Samsun İskan Müdürlüğü mutemet ve ta'vizat memurluğunda bulunup, nakledildi.
      1933'de bu memuriyetin kaldırılması üzerine, bir seneye yakın zamandır Ar­şiv dairesinde ücretli olarak çalışırken, Atatürk'ün emriyle İstanbul Kütüphaneleri Kitap Tasnif Komisyonu'na dâhil edilmiştir.
       Bu vazifeden sonra Olcay, Sinekli, Ra­mi, Şile kazasının Akçalı nahiyelerinde müdürlük yaptı.  Osman Fevzi Olcay iki yıl kadar Sarıyer Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürlüğü görevinde bulunduktan sonra emekliye ayrılmıştır.
       Emekli olduktan sonra İstanbul’a yerleşen Osman Fevzi Olcay, 11 Aralık 1973 tarihinde İstanbul’da vefat edip çok sevdiği Hattat Şeyh Hamdullah Efendi’nin Karacaahmet Mezarlığı’ndaki kabrinin ayak ucuna defnedilmiştir.

Eserleri :
Veritable Histuvar Amasya
     1919 yılında yazmaya başladığı kitabının isminin neden Fransızca bir başlık altında topladığı bilinmemekte. 266 sayfada topladığı kitabı 14 x 19 ebatlarında. Kitabın 266. sayfasında yazar şu cümlelerle tamamlamıştır.
     13 yıllık çalışmanın ürünü olan Amasya Tarihi’ne ek olarak yazdığım önemsiz eserimi bitirdiğim için Allah’a şükrediyor, yayımında başarılı olmak için dua edip yalvarıyor, hayırlara sebep olmasını diliyorum. Allah herkesin yardımcısı olsun.”
     Son sayfanın imza bölümünde ise “Eski Türk yazıları uzmanı ve fosil araştırmacısı Amasyalı Karavaizzade Osman Fevzi” cümlesine yer vermiş, bundan da anlaşılıyor ki, Latin alfabesinin kabulünden sonra “Eski Türkçe” dediği Osmanlıca alanın da uzman olarak görev-
lendirilmiştir.
     Amasya Tarihi’ne ek olarak yazdığını belirten Olcay, bu eserinin giriş bölümünde; “İşte bu
 tarih Amasya’da yetişen alimler, faziletli kişiler, yazarlar, şairler,hattatlar,tarihçi, mucit,tıp alimleri, matematik alimleri,  filozofları ve Amasya'nın tabii durumlarından bahseder.” 
     Bu eserinde ilk 16 sayfasında Amasya’daki mevcut tarihi binaların kitabelerinin orijinal bir yazımı ve açıklamalarına yer vermiştir. Bunu takip eden sayfalarda Amasya’nın coğrafyası ve kısa tarihi bilgileri sunulduktan sonra 54. sayfadan başlamak üzere 238. sayfaya kadar Amasya’da yetişen meşhurların kısa hayat hikayelerini kaleme almıştır. 239 ile 256. sayfalarda da Amasya yakınlarında gördüğü İslâm ve Roma dönemlerine ait mezar, türbe ve çeşme kitabelerinin resimlerini yapmış ve açıklamalarda bulunmuştur..
    259 sayfada ilin en yüksek dağı olan Akdağ’da yaptığı araştırmaların da bulduğu çeşitli deniz fosillerinin örnek resimleri ile bunların açıklamalarını yapmıştır

Amasya Şehri”  
    Yazarımız 1921 de başladığı ve 1934 de bitirdiği bu nüsha rik'a hattı ile orta boy 142 yaprak yazma Atatürk'e hediye edilmiştir. Müellif, nüshaya bazı zevatın fotoğraflarını yapıştırmış, büyük şahsiyetlerin resimlerini çizmiş ve bazı kitabeleri de yazıldığı orijinal şekliyle eserine nakletmiştir.
  Renkli kalemler kullanmayı ihmal etmeyen Olcay, nüshanın tezyinine hususî bir kıymet vermiştir. Amasya Şehri, çeşnisi zengin bir şehir tarihidir. Renkli resimleri, yazı bakımından alaka çekici kitabe nakilleri, bazı kitaplardan kesilip yapıştırılmış fotoğraflar ile mezar taşlarından mumyalara kadar çeşitli eşyayı resmetme gayretleri, esere renk katmaktadır.
    Yazdığı bilgileri umumiyetle yerinde tetkike çalışarak yanlış kanaatleri veya halkın eksik bilgilerini düzeltmeye gayret etmiştir.

Amasya Meşahiri
    196 yapraklık eserini Haziran 1947'de tamamlayarak kızı Bedriye'ye arma­ğan etmiştir. Bir başka nüshasını da Amasya Müftüsü Abdurrahman Kamil Efendi’ye takdim etmiştir.
   Yazmada elifba takip edilerek Amasyalı toplam 181 zatın biyografisini kapsayan meşhurların hal tercümeleri bazen şahsın veya mezar taşının fotoğrafları klişe baskılarıyla verilmiştir.



Merzifon’un kurtuluş günü  
28 Eylül mü?

    15 Mart 1919’da İngilizlerin işgaline uğrayan Merzifon, 205 gün bu esareti yaşamıştı. 20 Eylül’de “İşgal gerekçelerinin ortadan kalkması” üzerine, İngilizler kuvvetlerini Samsun’a taşıdılar. Bu resmen Merzifon işgalinin sona ermesidir.
     İngilizlerin Merzifon’dan çekildiği haberi Sivas’taki İrade-i Milliye Gazetesi’nin 28 Eylül tarihli nüshasında yayımlandı. Aradan geçen yıllarda Merzifon’un işgalden kurtuluş günü söz konu su gazetede yayımlanan haberin tarihi kabul edilince yıllarca devam edecek olan bir yanlışlığa da imza atılmış oluyordu…
  Şimdi bu tarihi sürece bir göz atalım ve Merzifon’un işgal edildiği günlere gidelim:
   Milli Mücadelenin fiilen başlayacağı günlerin öncesinde İngilizler, Mondros Mütarekesi gereğince gerekli gördükleri yerleri kontrol altına alabileceklerdi. Bu madde gereğince 9 Mart 1919’da Samsun’a Hintli Müslümanlardan oluşan askeri birliklerini çıkardılar. Merzifon’daki azınlıkların, İngiliz İşgal Kuvvetleri temsilcilerine olağanüstü destek vermeleri üzerine, İngiliz Temsilciliği Karargâhını Merzifon’a taşıdı. 15 Mart 1919’da İngiliz subayı komutasında bir müfreze asker, Merzifon’a girdi.  
  Merzifon’daki Ermeni ve Rumlardan müteşekkil gruplar sevinç gösterileri yaptılar.

Merzifon’a İngiliz bayrağını çektiler...
 Bu müfrezeyi, Merzifon’daki Ermeni ve Rumlardan oluşan heyet Rumcuk (Bahçecik) Köprüsü’nde karşıladılar. İngiliz İşgal Kuvvetleri Temsilciliği Amerikan Koleji’ni karargâh olarak kullanmaya başladılar. Karamustafapaşa Mektebi’ne de askeri birliklerini yerleştirdiler.(1)
  Karargâh binası olarak tespit edilen yerler ile Kaymakamlık önündeki Türk Bayrağı’nı indirip, İngiliz Bayrağı’nı çektiler. Mondros Mütarekesi’nin 6. maddesi gereğince, ceza evlerinde tutuklu ve hükümlü bulunan Rum ve Ermenilerin tamamını serbest bıraktırdılar. (2)
İngilizler şiddetle protesto edildi
  Merzifon’da bu âni değişim ve baskı ile Türk bayrağının indirilme hâdisesi,  Müslüman halkı galeyana getirdi. Hükümet Konağı önünde toplanıp gösteri yapan İdadi talebeleri ile İngiliz askerleri arasında tartışmalar yaşandı. Bu protesto gösterileri ertesi gün daha da artıp çatışmaların büyüme göstermesi üzerine, İngiliz İşgal Kuvvetleri Temsilcisi, Hükümet Konağı önündeki bayraklarını indirmek zorunda kaldı. (3)
  Merzifon’u kontrol altına alan İngilizlerin desteğini alan Ermeni ve Rum azınlıklar, ikinci bir gösteri yapılmasının önüne almak için, yerli halk üzerinde baskıyı artırdılar. Rum ve Ermeni çeteleri çevrede korku ve endişe yaymaya başladılar.

İngilizlerin şehri terk etmesi
  İngilizler  asayişsizliğin olduğu gerekçesiyle Mart ayında Merzifon’a girmelerinden 200 günü aşkın bir süre sonra,İşgal gerekçelerinin ortadan kalkması nedeniyle 20 Eylül 1919’da askeri kuvvetlerini Samsun’a çektiler. Bu terk ediş Merzifon’da büyük sevinç gösterilerine yol açtı. (4) 
   Sivas’ta çıkarılmaya başlanan İrade-i Milliye Gazetesi’nin 28 Eylül 1335 tarih ve 4 numaralı nüshasının 2. sayfasında “İngilizler Merzifon’daki kuvve-i işgaliyesini tekmil ağırlıklarıyla birlikte Samsun’a alarak orasını tahliye eylemişlerdir.” haberi yayımlandı. (5)    
   İngilizlerin Merzifon’dan çekildiği hakkında ikinci habere yine İrade-i Milliye Gazetesi’nin 5. sayısında yer verilmiştir.

Merzifon’un kurtuluş günü  28 Eylül mü?
  Yukarıdaki bilgiler, İngilizlerin Merzifon’u boşaltma tarihi bugüne kadar kabul edilen 28 Eylül tarihinin tekrar irdelenmesinin gerekli olduğuna işaret etmektedir. 
 Merzifon’un kurtuluş günü olarak birçok yayında ve önemli günler kronolojilerinde 28 Eylül 1919 olarak kayıtlara geçirilmiştir. Zira Sivas’ta yayınlanan İrade-i Milliye Gazetesi’nde Merzifon’un İngilizler tarafından boşaltılması haberi 28 Eylül 1919 tarihli nüshasında yayınlanmıştır. Gazetenin günlük çıkmadığı, haftada bir yayınlandığı göz önünde tutulacak olursa haber, bir hafta öncesine dayanmaktadır..      
  Zübeyirzade Mehmet Fuat “Yurdumuz Havza” isimli 1925 baskılı eserinde de Merzifon’un İngilizler tarafından boşaltıldığı günü 20 Eylül 1919 olarak kaydetmiştir. Zübeyirzade, önemli olaylar için tuttuğu günlüklerinden aktardığı bilgilerde “20 Eylül 335: Kuva-i Milliye’nin gittikçe artan fiili hareketlerinden çekinen İngilizler Merzifon’daki birliklerini milli sınırlarımızın dışına çıkardılar. Bu olay halkta derin bir neşe ve sevinç uyandırdı.” diye yazmıştır.

Merzifon’un kurtuluş günü neden 28 Eylül olarak gösterilmiştir?
  Bunun cevabı; Vehbi Cem Aşkun’un 1956 yılında bastırdığı “Kurtulan Merzifon” isimli kitabındaki bilgilerden kaynaklanmaktadır. AŞKUN, Merzifon’un kurtuluş tarihinin İrade-i Milliye Gazetesi’nde çıkan haberin yayın tarihini kabul etmiştir.(6)  Bu kabul ile de hesaplama hatası yapılmıştır..


DİP NOTLAR:
(1) – AŞKUN, Vehbi Cem; Kurtulan Merzifon, 1952, s.50
(2) – TAŞAN, A.Aziz; Dünden Bugüne Merzifon, Merzifonlular Der.Yay. İst. 1979, s.40
(3) – a.g.e. s.40
(4) -Zübeyirzade Mehmet Fuat; Yurdumuz Havza, Vatan Matbaası 1925, Yeni Baskısını Hazırlayan Ali Tuzcu, Ankara 1998)
(5) - İrade-i Milliye Gazetesi, 28 Eylül 1335, Numara 4, sh..2: Sivas Belediyesi Buruciye Yayınları 2007
(6) -AŞKUN, Vehbi Cem; Kurtulan Merzifon, 1956. s.51