27 Ocak 2011 Perşembe

Ferhat ile Şirin efsanemizin iki ayrı anlatımı

  Amasya ölümsüz aşkları ile sembolleşen Ferhat ile Şirin’in yaşadığı topraklar olarak bilinmektedir. Şirin’e olan sevdası uğruna kilometrelerce uzunlukta dağları delerek, suyu getiren Ferhat’ın sevdası hâlâ Amasya’da yaşamaktadır. Bu sevdanın işareti “Ferhat Su Kanalı” binlerce yıldır Amasya’nın boğazında bir gerdanlık gibi durmaktadır. Ve bir efsane anlatılır… yüzyıllardır dilden dile aktarılır.

   Ferhat ile Şirin üzerine nice şiirler yazılmıştır. Şarkılarda, türkülerde beste olup seslendirilmiştir. Hikâyelere ve romanlara konu olarak kitaplaşmıştır. Beyaz perdede film olup seyirci karşına çıkmıştır. Opera ve Bale ile birlikte Tiyatro sahnesine taşınarak perde açmıştır. Kısacası Ferhat ile Şirin, ölümsüz aşkların en güzel örneklemesi olmuştur.  Tabi her yazar efsaneyi kendine göre yorumlamıştır. Bu farklı anlatımlara bir örnekte yaklaşık 200 yıl önce Amasya’ya gelen Victor Fontainer’in dinleyip aktardığı hikâye genelde bilinenin dışında bir anlatımla kaleme alınmıştır. Birbirinden farklı anlatımda yazılan iki hikâyeyi buraya alıyorum. 

 Birinci anlatım;
    “Ferhat, bir yiğit delikanlıdır. Nakkaşlık yapar, köşkler saraylar süsler. Yaptığı eserlere bakanı hayrete düşürür, dudaklarını ısırttırırmış. Ama Ferhat’ın fırçasından dökülen güzellikler hep Şirin içinmiş, böyle derler. Şirin Amasya Sultanı Mehmene Banu’nun kız kardeşidir. Her iki genç birbirlerine sevdalanmışlardır bir bakışta. Gizliden gizliye buluşurlar.Zamanı gelince de Ferhat,Şirin’i istetmek için dünürcü gönderir. Mehmene Banu kız kardeşini vermek is temez. İşi zora sokmak maksadıyla olmayacak bir iş ister. “Su sıkıntısı çekilen şehrimize suyu getir, Şirin'i vereyim” der. En yakın su kaynağı, Elma Dağı denen uzak mı uzak yerdedir. Ferhat'ın gönlündeki Şirin aşkı bu zorluğu dinler mi. Alır eline külüngü, vurur kayaların böğrüne böğrüne. Mehmene Banu bakar ki kız kardeşi elden gidecek, sinsi sinsi planlar kurar. Ne olursa olsun Şirin'i, Ferhat'a vermeyecektir. Sonunda bulur çareyi. Bir yaşlı kadını Ferhat'ın yanına yollar. Yaşlı kadın açılan su kanallarını takip ederek, külüngün sesini dinleyerek Ferhat’ı bulur. Ferhat’ın dağları delen külüngünün sesi yaşlı kadını korkutur. Acı acı güler yaşlı kadın, sonra da sesini yükselterek:
  “-Ne vurursun kayalara böyle hırsla, Şirin'in öldü. Bak sana helvasını getirdim " der.  Ferhat bu sözlerle beyninden vurulmuşa döner. 
    "-Şirin yoksa dünyada yaşamak bana haramdır!” der. Dağları deldiği demir külüngü havaya atar. Külünk gelir başının üzerine bütün ağırlığıyla oturur, Ferhat'ın başı döner, dünyaları yıkılır..  "Şirin……!" diye bağırması yankılanır kayalarda. Sonra sesi kesilir…
    Yaşlı kadın saraya koşar, Ferhat’ın öldüğünü haber verir. Söylenenleri duyan Şirin, acıyla koşar kayalıklara, bakar ki Ferhat cansız yatıyor. Şirin de hiç düşünmeden atar kendini kayalıklardan aşağıya. Cansız vücudu uzanır, Ferhat'ın yanına boylu boyunca. Dünyada murat alamadan ölen iki genci, ölüme gittikleri yerde yan yana gömerler.
     Derler ki, her bahar iki mezar üzerinde iki gül bitermiş. Tam güller kavuşacakken iki mezar ortasından çıkan karaçalı iki gülün birbiri ile buluşmasını engellermiş.

İkinci anlatım….
    1827 yılının Temmuz ayı ortalarında Tokat yönünden Amasya’ya gelen Victor Fontainer Amasya’nın sosyal yaşamı ve tarihi eserleri hakkında çok ilginç bilgiler aktarmıştır. Bu arada yaygın şekilde bilinen Ferhat ile Şirin Efsanesini çok farklı bir şekilde kaleme almıştır. Amasyalılardan dinlediği bu hikâyeyi şöyle anlatmaktadır.
   “Derler ki; Bir Türk genci çok zengin kâhin bir Ermeni değirmencinin kızına sevdalanır. Kızı babasından ister. Değirmenci baba yukarıdaki dağdan yeni yapacağı bir değirmeni döndürmek için kayaları yontarak bir kanal açıp suyu getirirse kızını delikanlı ile evlendireceğine söz verir. Türk genci büyük bir istekle kanalı oymaya, kayaları kırmağa başlar. Zorlu bir çalışmadan sonra işini tamamlayıp suyu değirmene akıtır. Artık sıra sevdalısına kavuşmağa gelmiştir. Fakat genç kız ondan Hıristiyan olmasını istemiştir. Fakat Türk genci bunu kabul etmemiştir. Bu kez de delikanlının diğer taşcı mermerci arkadaşları başına toplanarak onunla alay edip küçük düşürmüşler. Talihsiz genç terkedilmişliğin, alay konusu olmanın acısına dayanamayıp, kendisini kayalıklardan aşağı bırakmıştır.”

  Aşk aynı aşk, aşkı besleyen kaynak aynı su, ancak anlatım farklı. İki ayrı bakıştan bir aşk hikâyesi. Fakat ikinci anlatımda aşk hikâyesinin kahramanlarının isimleri meçhüldür. Delikanlı hayatına kasteder, fakat genç kızın akibeti belirtilmemiştir.
 
  Hangisi daha güzel diye sorulacak olursa
  Karar okuyucuya bırakılmıştır. ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder