27 Ocak 2011 Perşembe

Nerde saklandı bizim "martdokuzu"

“Eski hesaba göre”     
   Yüzyıllardır devam ettirilen bazı geleneklerimiz yavaş yavaş unutularak, gelecek nesillerimize emanet bir şeyimiz kalmıyor. Bunun endişesini duyuyorum.
   Daha çok eski değil bundan yirmi yıl öncesine kadar Amasya’da bir eğlence ve kutlama geleneğimizden bahsederek o günlere gözlerimizi çevirmek istiyorum. Eskilerin olduğu kadar yaşı otuzun üzerinde olanlar bunu çok rahat hatırlayacaklardır. Mart ayının 22. günü yaşı kemâle erenlerin ifadesiyle “eski hesaba göre” baharın başlangıcı olan günün gelişi Amasya il merkezinde neşe içinde karşılanmaktaydı.

İlk çıkılan yer ; Kırklar Dağı
  Kutlama saati sabah ezanı öncesinde kimilerinin ellerine aldıkları fenerlerle  Kırklar Dağı’nın zirvesine yürüyerek başlatılırdı. Sabahın alaca karanlığında ve iliklerine kadar işleyecek soğuğa aldırış etmeden... Baharın ilk havası ciğerlere çekilerek kan ter içinde kalma pahasına tırmanılırdı. Dağın zirvesine çıkanlar, burada var olduğuna inanılan “mübarek kişilerin” mezarlarının baş ucunda dua ederler, niyette bulunurlardı.   Gençlerin, be-kârların, nişanlıların, evlilerin, ev sahibi olmak, borçlarından kurtulmak isteyenlerin  dileklerini taşlara küçük çalı-çırpı dallarına bağlayacakları bezler, taşları üst üste koyarak ev isteğinde bulunanlar, iyi bir eş bulmak isteyenler ilk günün sevinci ile yola koyulurlardı.
Dilekler kabul olsun…
   Niyet tutmak için, mezar olduğu kabul edilen yığından birer küçük taş alarak kırka tamamlar ve bir torbaya koyarak niyetlenip evine getirerek bir yere asar. Eve getirilen ve belli bir yere asılan taşlar bir yıl bekletilir. İnanışa göre, eğer niyet kabul olursa taş sayısı kırkbir olur, kabul olmazsa aynı sayıda kalır. İster niyetler kabul olsun, ister olmasın mutlaka taş, ertesi yıl  Martdokuzu” günü Kırklar Dağı’na tekrar götürülür ve serpilir. Bundaki amaç bir yılın beklentileri içinde dileklerin yerine gelmesidir. Zira bugün “eski hesaba göre” bahar gelmiştir. Dilekler “Kırklar Dağı’ndaki erenler,  Allah’ın sevgili kulları tarafından” kabul edilecektir. Eğer dilekler bir yıl içerisinde yerine gelmezse umutlar bir dahaki “Martdokuzu” sabahına erte-lenecektir…
Tavşan kanı çaylar teneke semaverlerde demlenir…
  Günün ilk ışıkları ile Amasya Kalesi’nin yeşile bürünmekte olan çimenleri üzerinde binbir çeşitle donatılan nevaleler serilirdi bez dastar lara veya gazete kâğıtlarının üzerine. Renk renk boyanmış yumurtalar…teneke semaverlerde tavşan kanı çaylar demlenmeye bırakılırdı. Patates piyazı, bakır tencerelerde zeytinyağlı dolmalar çıkarılır tahta masalara. Sazlar, darbukalar çalınır, sesine güvenenler elini kulağına atar başlar bir uzun havaya. Genç kızlara teyzeler, yengeler katılır ip atlanır, yakar top oynanır. Cesareti üzerinde toplayanlar yakılan ateşler üzerinde avazı çıktığı kadar bağırarak atlayanların sesi yankılanırdı. İnce belli cam bardaklara çaylar dökülürken maniler söylenir neşenin dozu artırılırdı.
  Genç kızlar ve delikanlılar en güzel elbiselerini giyerlerdi. Zira evlenecekleri kı-zı veya delikanlıyı bu gezi ile eğlence sırasında bulmaları gönüllerini kaptırmamaları içten bile değildi. Erkek anneleri gelin adaylarına göz süzdürürlerdi.
Öğrenciler o gün “kafa izni” kullanırdı.
Okullardaki öğrenciler kızlı erkekli kurdukları gruplarla dersleri “devamsız” yazılma pahasına “kırarlar” O gün okula gitmezlerdi. Talebeler arasında bir kahramanlık sayılan “kafa izni” kullanılırdı.  Bunun farkında olan bazı öğretmenler talebelerin usulsüz vaziyette ortadan kaybolmalarının önüne geçmek maksadıyla sınıfını ortaklaşa pikniğe çıkarırlardı. Bazı okulların “cingöz” öğrencilernini okul idaresinin haberi olmadan “ruhu duymadan” bando trampet takımını bile kaleye çıkardıkları vakidir.
Eğlence yerleri birden fazlaydı
Martdokuzu eğlenceleri sa-dece Kırklar Dağı ve kalede değil şehrin birçok yerinde de yapılırdı. Pirler Parkı, Çakallar, Kurtboğan, İstasyon Parkı, Şeyhcui bağları, Şeyhcui Ormanı, Şirvanlılar Türbesi (Yukarı Türbe) çevresi, Saraydüzü,  Karasu gibi piknik alanları tercih edilirdi.
  Şimdi nerde kaldı bu Kırklar Dağı’na çıkma âdeti. Şahsa münhasır dilek ve temenniler… Her şeyi olduğu gibi bu gelenek ve âdetimizi de unuttuk. Kırklar Dağı’nın kırklarını yalnız bıraktık.

Martdokuzu manileri
  Martdokuzu kutlamaları halk edebiyatımıza da yansımıştır. Akılda kalan bazı manilerimiz şunlardı:

Altın tasın kenarı
İçine sıktım narı

Kırklar’da gördüm

Kalem kaşlı o yâri

Amasya’nın samanı
Gelir dağların dumanı
Ben dileğimi diledim
Martdokuzu bayramı

Gönlüne sevgim aksın
Bu sevgi seni yaksın
Kırklar’da fala baktım
Sen benim olacaksın.

Bu yazı 22 Mart 2010'da Yeşilırmak Gazetesi'nde yayımlanmıştır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder