27 Ocak 2011 Perşembe

Amasya'nın Bar Dağı

   Amasya’nın bardağı, bir olmadı bir daha” Beklenmedik bir kararın karşısında, “sadece o mu var?”, o işin veya o kişinin ikinci bir alternatifinin de olduğunu ifade etmek için kullanılan bir deyimdir. Sözlük anlamı "Ele geçirilmeyen veya kaçan bir şeye üzülmek boştur çünkü her zaman benzeri sağlanabilir" şeklinde ifade edilmiştir.
   Amasya’da yaygın olarak kullanılan bu deyim, edebiyatımızda da sık sık işlenmiştir. Bazı yazarların makalelerinde, hikâyelerinde, muhabirlerin magazin haberlerinde “Amasya’nın bardağı” şeklinde anlatmak istedikleri olumsuzlukların mutlaka bir çözümünün olduğu sonucuna atıfta bulundukları görülmektedir.
 Amasya’nın bardağı, bu olmazsa öbür dağı” veya “Amasya’nın bardağı, bir olmadı bir daha” gibi söylenen deyim nerden çıkmıştır? Gerçekten bu söylenen “bardak” çam ağacından yapılan toprak testinin benzeri olan ağaç testi mi?. Yoksa Amasya’nın etrafını saran dağlardan biri olan  Bar Dağı” mı?
xxx
  Amasya’ya dışarıdan gelen yabancıların ilk dikkatini çeken Amasya Kalesi’nin  cephesini kaplayan Kral kaya mezarları (mağaralar) ve hemen onun altındaki Kızlarsarayı olur. Osmanlı döneminde faal durumda olan Kızlarsarayı, buradaki yaşayış sürekli dikkatleri üzerine toplamıştır. Bu mekânın tam karşısında Çakallar mevkiinin hemen üzerindeki Vermiş Köyü yolunda yükselen dağa da Bar Dağı adı verildiği şeklinde eskilerin konuşmalarında rastlıyoruz. Bunu doğrulayacak bir yayın da bugün elimizde mevcuttur.
  1949’da Amasya’da Saraydüzü’nde askerliğini yapan ve kendisini  Komünist Mühendis Çavuş” olarak tanımlayan Burhan OĞUZ hatıralarını topladığı “Yaşadıklarım, Dinlediklerim” isimli kitabının 203. sayfasında Amasya Bar Dağı’nın zirvesinden çektiği panoramik bir fotoğrafına da yer verdiğine göre “Bar Dağı” o tarihlerde hâlâ bilinen bir yerdir.

“Amasya’nın Bar Dağı”
   Nafiz YETKİN (Rahmetli) Beyefendinin evinde yaptığımız sohbetler arasında yaşlılardan dinlediği bir hikâyeyi aktarmış ve “Amasya’nın bardağı değil evlât, orda söylenen Bar Dağı”  demişti. Anlatılanlar mantıklı gelmişti bana. Yıllar önce bir yazımda bu bilgileri paylaşmıştım okuyucularımızla. İlginizi çekeceğini ve bir yerlere not olarak alacağınızı umut ederek bir kere daha sütunlarımıza alıyorum.
Hikâye bu ya…
  Eskiler anlatır, Amasya’ya akşam saatlerinde yolu düşen iki yabancının bütün dikkatleri Kral kaya mezarlarına çekilmiştir. Akşamın alaca karanlığında bir başka heybetli görülmüştür mağaralar. Meraklarını gidermek için Kızlarsarayı’na tırmanan gençler, yorgunluklarını gidermek ve şehri yukarılardan seyretmek maksadı ile bağdaş kurup otururlar.   Bir güzel şehri seyrederken karşı yamaçlardan,  kulaklarına, bir ara ince saz nağmeleri ulaşır. Aşağılara doğru yayılan saz ve raks sesleri arasında genç kızların kahkahaları yabancıların ilgisini fazlasıyla çeker. Meraklarını yenmek için oyun ve neşenin yayıldığı karşı yamaçtaki dağa kadar çıkarlar. Eğlencenin yapıldığı bağ evinin bahçesine yaklaşırlar fakat yabancılar genç kızların neşeli kahkahalarının yayıldığı eve yaklaşmak bir kenara bahçeye bile yaklaştırılmazlar. “Bizim âdetimizde erkekler seyredemez. Buradan savuşun hemen” diye kovulurlar.
   Duruma sinirlenen iki gençten biri, diğer arkadaşına  sitem dolu bir şekilde “Amasya’da dağ mı kalmadı?, Bu dağ olmazsa öbür dağı. Bizde buna inat karşı ki dağdan  seyrederiz der.
  İşte yüzyıllardır Amasya anlatılırken ve olumsuzlukla karşılaşılması halinde bunun da bir alternatifi var” anlamında söylenen “Amasya’nın bar dağı, bu olmazsa öbür dağı darbımeseli günümüzde farklılaşarak “Amasya’nın bardağı, bir olmadı bir daha şeklini almıştır.


KAYNAKLAR:
- H.Menç, Tarih İçinde Amasya, 2000,
Resimler: Mehmet Bal
-Amasya Gravürü ; Z.Clark 1822

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder